30 Ekim 2009 Cuma

HAYAT KURTARAN 7 BESİN

Kalbi koruyor* BADEM: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.
Diyabeti önlüyor* KAHVE: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.
Sinirleri rahatlatıyor
* TARÇIN: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın. 
Patatesi haşlayın* PATATES: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17'nci sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdekten sonra yemeyi tercih edin.
Kaslar için faydalı
* SEBZE ÇORBASI: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellike sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor. 
Kansere karşı birebir
* ZEYTİNYAĞI: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren '8oxodG'adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanısıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor. 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin. 
Kanseri engelliyor* ÇAY: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor.

ÜNLÜ HANNAH MONTANA NIN RESİMLERİ

Hannah!!


21/9/2009 · Kategori: HANNAH MONTANA

smileymiley - hannah-montana wallpaper



smileymiley - hannah-montana wallpaper


Hannah montana secret Pop Star - hannah-montana wallpaper

Hannah montana secret Pop Star - hannah-montana wallpaper

miley - hannah-montana wallpaper
miley - hannah-montana wallpaper

BİLGİSAYAR NEDİR?

I. Bilgisayar Nedir?
Bilgisayar, kullanıcıdan aldığı verilerle aritmetik ve mantıksal ve işlemleri yapabilen ve yaptığı işlemlerin sonucunu saklayabilen. Sakladığı bilgilere istenildiğinde ulaşılabilen elektronik bir makinedir.
Bu işlemleri yaparken veriler girilir, işlenir, depolanabilir ve çıkışı alınabilir. Bilgisayar işlem yaparken hızlıdır, yorulmaz, sıkılmaz. Bilgisayar programlanabilir. Bilgisayar kendi başına bir iş yapmaz.
Giriş: Kullanıcı tarafından ya da bilgisayar tarafından sağlanan verilerdir. Bu veriler, sayılar, harfler, sözcükler ve komutlardır. Veriler giriş birimleri tarafından toplanır.
İşlem: Gereken verilere göre, programın yetenekleri ölçüsünde yapılan işlemler.
Bellek: Verilerin saklandığı yerdir. Giriş yapılan veriler, işlenen veriler bellekte saklanır.
Çıkış: Bilgisayar tarafından üretilen rapor, belgeler. İşlenmiş sonuçların yazılı olarak ekrandan veya diğer çıkış birimlerinden çıkarılmasıdır.
Bir bilgisayar sistemi donanım ve yazılım sistemlerinden oluşur:
Bilgisayar donanımı (hardware): Bilgisayarların fiziksel kısımlarına donanım denilmektedir. Elle tutulabilirler. Ekran, klavye, Sabit disk (harddisk), fare, yazıcı, bellek, mikroişlemci, tarayıcı gibi bileşenler donanımdır.
Bilgisayar yazılımı: Donanımı kullanmak için gerekli programlardır. Bilgisayarın nasıl çalışacağını söylerler. Elle tutulmazlar. Belirli bir işlemi yapmak üzere bilgisayarda çalışırlar.
Bilgisayar yazılımı iki ana bölüme ayrılır: Sistem programları ve paket programlar. Sistem programları, işletim sistemi ve diğer destek programlarıdır. Örneğin Windows işletim sistemi bir sistem yazılımıdır. Paket programlara örnek olarak ise bir ticari programı gösterebiliriz. Paket programlar faturanın kesilmesini gibi kullanıcı için bir işlemin yapılmasını sağlar.


II. Bilgisayarın Tarihi
Bilgisayarlar, bir program temelinde işlemleri yerine getiren elektronik aygıtlardır. Bilgisayarın tarihi insan oğlunun aritmetik ve matematik alanındaki çalışmalara paralel olarak gelişmiştir. İnsan oğlunun kullandığı ilk hesaplama aracı olan abaküs, bilgisayarın (computer) atası sayılır. Daha sonra bu alanda yapılmış çok sayıda mekanik aygıt bilgisayarın bugünkü haline gelmesine neden olmuştur.
Ardından 1945 yılında ENIAC adı verilen ilk elektronik bilgisayar Amerika'da bir Üniversite de geliştirilmiştir. ENIAC, 30 ton ağarlığında, 20,000 vakum tüpünden oluşan dev bir makineydi.
ENIAC dahil bütün bilgisayar aygıtlarının amacı verileri işlemekti. Veri işlemek (data processing): verileri (input) almak ve üzerinde değişik işlemleri yapmak. Ardından da çıktı (output) olarak ekranda ya da kağıt üzerinde sonucu vermekti.
Ancak zaman içinde daha küçük bilgisayarlar geliştirildi. 1980 yılında IBM firması, Microsoft MS-DOS ile çalışan IBM PC bilgisayarını piyasaya sürdü. Bu adımın ardından bilgisayar donanımı ve yazılım artık büyük bir endüstri haline gelerek bugünlere geldi.


ALİ SUAVİ'NİN HAYATI VE BİLİNMEYEN YÖNLERİ!

Ali Suavi'in Hayatı ve Eserleri
Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci. 1839 senesinde İstanbul’un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası Çankırı’nın Çay köyünden olup, İstanbul’da yerleşmiş kağıt mühreciliği (parlatmacılığı) yapan Hüseyin Ağadır. Davutpaşa İskele Rüşdiyesinde bir kaç sene okuyan Suavi, medrese tahsili görmemiş olup, cami dersleriyle kalmıştı. Bu sebeple daha sonraları cami vaizliği yaptığı dönemlerde halkın diliyle ve çok kere de mantıkiyle konuşurdu. Suavi, Sami Paşanın maarif nazırlığı sırasında girdiği imtihanda başarı göstererek, Bursa Rüşdiyesine muallim-i evvel tayin edildi. Ancak ahlaki düşüklüğü dolayısıyla hakkında yapılan şikayetler artınca, bir sene sonra Bursa’dan ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir müddet Rüşdiyede baş muallimlik vazifesinde bulundu. Bu sırada hacca giden Ali Suavi, dönüşte Sami Paşanın himayesiyle Filibe Rüşdiyesine hoca olarak tayin edildi. Daha sonra Sofya’da ticaret mahkemesi reisliği, Filibe’de tahrirat müdürlüğü yaptı.
1867 senesinde İstanbul’a dönen Suavi, bir taraftan Şehzade Camiinde vaazlar veriyor, diğer taraftan Filip Efendinin Muhbir adlı gazetesinde yazarlık yapıyordu. Bir süre sonra devlet aleyhinde şiirler yazmaya başladı. Bu durum, gazetenin kapatılmasına ve Ali Suavi’nin Kastamonu’da ikamete mecbur edilmesine yol açtı. Kastamonu’dayken Mustafa Fazıl Paşanın daveti üzerine kaçıp Paris’e gitti. Paris’te Mustafa Fazıl Paşa ve arkadaşlarıyla yapılan toplantıdan sonra, burada alınan karar üzerine Muhbir Gazetesini çıkarmak için Londra’ya gitti. Gazetenin daha ilk nüshalarından itibaren kararlaştırılmış hedeflerin dışına çıktığı görüldü. Bu yüzden Yeni Osmanlılar ve diğer erkan ile arası bozuldu. Namık Kemal ve Ziya Beyin desteklerini çekmeleri üzerine gazete kapanmak zorunda kaldı.

Londra’da bir İngiliz kızı ile evlenen Ali Suavi, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden sonra İstanbul’a geri döndü. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın mabeyn feriki olan İngiliz Said Paşanın yardımı ile Galatasaray Sultanisine müdür tayin edildi. Kötü idaresi ile mektebi karıştırması, perişan tavırları ve Türk halkının örf ve adetlerine uymayan davranışları yüzünden kısa zaman sonra bu görevden azl edildi. Bu olaydan sonra Abdülhamid Hana ve idaresine düşman kesilen Ali Suavi, Sultan’ı tahttan indirmeye ve yerine beşinci Murad’ı padişah yapmaya karar verdi. Bu konuda İngilizlerin de desteğini sağladı. Bunun için gizli olarak çalışmaya başladı. Etrafına topladığı beş yüz kadar göçmen ile 20 Mayıs’ta Beşinci Murad’ın bulunduğu Çırağan Sarayı’nı basarak, beşinci Murad’ı dışarı çıkardı. Bu sırada yetişen Beşiktaş muhafızı Hasan Paşanın vurduğu bir sopa darbesiyle Ali Suavi, olay yerinde öldü (1878). Yıldız Sarayı civarında bir yere gömüldü. Bugün yeri kaybolmuştur. İngiliz olan karısı Mary, olay gecesi yalıda bulunan belgeleri yaktıktan sonra derhal kendisini bekleyen gemi ile Londra’ya kaçtı (Bkz. Çırağan Vak’ası).

Ali Suavi daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven, yalan söylemekten çekinmeyen ve dostluğuna güvenilmeyen bir kişiliğe sahipti. Onun bu şahsiyetini iyi değerlendiren İngilizler, kendisini istedikleri biçimde yetiştirmişler ve kullanmışlardır. Nitekim o, rejim meselesinde İngiliz parlamentarizmine benzeyen bir meşrutiyet arzusunu daimi olarak dile getiriyordu.

Diğer taraftan klasik medrese tahsili bile görmeyen Suavi, belli çevrelerce muhaddis ve hatta müctehid gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Suavi, dinde reform yapmak gerektiğini, hutbenin her milletin kendi dilinde okunmasını ısrarla savunmuştur. Suavi’nin bu fikirleri daha sonra Cemaleddin Efgani adlı yine bir İngiliz ajanı tarafından geliştirilecektir.

Namık Kemal’in Abdülhak Hâmid’e gönderdiği bir mektubunda, Ali Suavi hakkında söylediği şu sözler bir hayli düşündürücüdür: “Ali Suavi hiç de senin tahminin gibi bir adam değildi. Bir çehre nümayişine aldanmışsın. Onunla iki sene arkadaşlık ettim. O öyle bir adamdı ki, garazkâr ve dünyada misli görülmedik bir şarlatandı. Ben her şeye öyle kolay inanmadığım halde, bana kendini yedi-sekiz dil biliyormuş gibi gösterdi. O kadar cahil, cehaletiyle beraber o kadar mağrurdu. Türkçe üç satır bir şey yazsa, aleme maskara olurdu.”

Ali Suavi’nin bilinen eserleri; Kamus-ül-Ulum vel-Maarif, Ali Paşa’nın Siyaseti, Hukuk-üş-Şevari ve Hive Hanlığı’dır.


MÜNEVVER KARABULUT CİNAYETİ

Münevver cinayetinde şok iddia!
Münevver cinayetinde şok iddia!
06 Eylül 2009 Pazar 11:49
Ortaya öyle bir iddia atıldı ki Cerrah konusunda kafalar karıştı. Eğer doğruysa bu iddia Cerrah'ı götürür!
Münevver Karabulut cinayetinde iki şok iddia ortalığı karıştırdı. İddiaya göre Emniyet Müdürü Cerrah ile katil zanlısı Cem Garipoğlu'nun amcası Hayyam Garipoğlu 3 kez bir kurye aracılığı ile görüştü. İkinci şok iddiaya göre de Cem Garipoğlu'nun Emniyet'te gözaltında iken görüntüleri bulunuyor.

Münevver Karabulut cinayetinde şok iki iddia gündeme bomba gibi düştü. İddialara göre dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile Cem Garipoğlu'nun amcası Hayyam Garipoğlu, 3 kez bir kurye aracılığı ile görüştü. İkinci şok iddiaya göre de Cem Garipoğlu'nun Emniyet'te iken görüntüleri bulunuyor.

Bahçeşehir'de lüks villada öldürüldükten sonra başı gövdesinden ayrılarak bir gitar kutusu içinde Etiler'de bir çöp konteynerına atılan Münevver Karabulut cinayetinin ardından 187 gün geçmesine rağmen cinayet üzerindeki spekülasyonlar artarak sürüyor. Vahşi cinayetin ardından İnterpol'den 'kırmızı bülten' çıkaran polis dünyanın her yerinde Münevver Karabulut'un katil zanlısı Cem Garipoğlu'nu arıyor. Polis 187 gündür henüz Cem Garipoğlu'nu yakalayamazken, Yeni Şafak, gündemi sarsacak iki şok iddiaya ulaştı.

SKANDAL GÖRÜŞME

Yeni Şafak'ın ulaştığı bilgiye göre dönemin Emniyet Müdürü, şimdiki Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah ile Cem Garipoğlu'nun amcası Hayyam Garipoğlu, 3 kez bir kurye aracılığı ile görüştü. İstanbul'da gerçekleşen görüşmelerde neler konuşulduğu hala bilinmiyor. İkinci şok iddiaya göre de Cem Garipoğlu'nun Emniyet'te gözaltında iken görüntüleri bulunuyor. Yeni Şafak'ın ulaştığı bir kaynak cinayet günü Cem Garipoğlu'nun gözaltına alındığını, fakat bilinmeyen bir nedenle serbest bırakıldığını ileri sürdü. İddiaya göre Cem Garipoğlu'nun emniyetteki görüntüleri soruşturmayı yürüten savcılıkta da bulunuyor. Görüntülerde Cem Garipoğlu'nun güvenlik kamerası görüntüleri yer alıyor


CEM GARİPOĞLUNUN BİLGİSAYARINDA ŞOK BİLGİLERİN YER ALDIĞI BİR DOSYA BULUNDU!

Cem Garipoğlu'na ait laptopta şok bilgilerin yer aldığı bir dosya bulundu.
Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun, savcılığın “satanizm şüphesinin araştırılması amacıyla” ikinci kez inceleme talep ettiği laptop’undaki yazışmalara göre Garipoğlu kendisine “gerizekâlı kalas” diyen Münevver’e alışveriş merkezinde tokat atmış, ardından da “El kendiliğinden gidiyor işte” diye savunma yapmış

Levent’te bir çöp konteynerinde başı gövdesinden ayrı şekilde cesedi bulunan 17 yaşındaki Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun, savcılığın “satanizm şüphesinin araştırılması amacıyla” İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden ikinci kez inceleme talep ettiği laptop’undaki veriler ilginç detaylar içeriyor.
MSN yazışmalarında, Cem Garipoğlu’nun kendisine “gerizekâlı kalas” diyen Münevver’e alışveriş merkezinde tokat attığı, ardından “El kendiliğinden gidiyor işte” diyerek savunma yaptığı görüldü.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan ve savcılığa ulaştırılan inceleme sonucunda, cinayeti aydınlatabilecek çok önemli bilgilere ulaşıldı. Garipoğlu’nun bilgisayarında satanizm şüphesini doğrulayacak hiçbir işaret bulunamazken, incelenen yazışma, fotoğraf ve bilgiler Garipoğlu’nun profilini ve genç kızla ilişkisinin boyutlarını açıkça ortaya koydu.
Bilgisayarda en dikkat çekici bilgiler ise Garipoğlu’nun “Zeytinburnu sürtüğü” adını verdiği klasörün içinden çıktı. Garipoğlu’nun Karabulut ile yaptığı tüm MSN konuşmalarını tarih sırasına göre kaydettiği anlaşıldı. Garipoğlu’nun bu kayıtları neden sakladığı ise merak konusu oldu.

Burgaz Rakı’ya CEO olacağım
Garipoğlu, genç kızla yazışmalarında ailesinden bahsetmeyi çok tercih etmiyor ancak işiyle ilgili bilgi veriyor. TMSF’nin el koyduğu Burgaz Rakı’nın ortaklarından Mehmet Nida Garipoğlu’nun oğlu Cem, “İstanbul Bölge Müdürü olduğunu, birkaç ay sonra Türkiye genel müdürü olacağını, sonra CEO’luk yapacağını” söylüyor.
Münevver’in şaşırmasının ardından “En son da babamın koltuğuna geçeceğim” diyen Garipoğlu, “Sıra abinde değil mi?” sorusuna, “Onun işi rakı değil” diyerek yanıt veriyor. Garipoğlu, şirket CEO’larının bile ne zaman çağırsa gelmek zorunda olduklarını, böyle bir maddenin sözleşmeye eklendiğini anlatıyor.

Kıskanç sevgili
Garipoğlu, aynı zamanda oldukça kıskanç bir sevgili. Münevver’in başka erkeklere bakmasını, beğenmesini çok kıskanan Garipoğlu, aynı zamanda sevgilisinin kız arkadaşlarından büyük ilgi görüyor. Facebook aracılığıyla Münevver’in arkadaşlarının Cem’e arkadaşlık daveti göndermesi ikili arasında soruna neden oluyor. Bunun yanı sıra, ikili düzenli olarak sinemaya gidiyor, özel günleri kutluyor, hediyeler alıyor, birbirlerine “bebeğim” diye hitap ediyor ve romantik yazışmalar yapıyor. Ancak kavgaları da bir o kadar şiddetli oluyor. Tartışmalarının nedenleri arasında, kıskançlıklar başta geliyor.
Münevver’in zaman zaman “çakal, reis, asansörcü, sinemacı, üst katçı, odun” diye hitap ettiği Cem’in hobileri arasında ise yemek yapmak geliyor. Garipoğlu, babası aşcı olan Münevver’i yemekleriyle etkilemek için haftada üç gün yemek dersi alacağını söylüyor.

El kendiliğinden gidiyor
İki ayrı tarihteki MSN kayıtları Garipoğlu’nun Münevver’e iki kez tokat attığını gösteriyor.
C: Hiç merak etme her şey daha iyiye gidiyor
M: İnşallah bebeğim. Şakaları azaltacağım artık
C: Öyle ama...
M: Tokatları yiyorum yoksa.
...
M: Ben kendime gerizekalı, kalas demeyi yakıştırmıyorum. Bugün öyle dedim senin yüzünden. Hoş değil.
C: Sen bana dedin. Ben de sana tokat attım. Her şey karşılıklı.
M: Kıza el kalkmaz. Öğren bunu. Cidden ayıp.
n C: Ben bu geleneğimi seninle bozdum.
M: Senin baban annene vuruyor mu? Benim babam hiç vurmadı, el kaldırmadı.
C: Eeee. Canım ben bu geleneğimi sen olmazsan bozmayacaktım. Senin sayende bozdum.
M: Benim suçum ne?
C: El kendiliğinden gidiyor işte. Sen bir şey diyorsun, benim de elim kendiliğinden gidiyor.
M: Ne demek? Sahip çık eline. Alışma bence. Müsaade etmem.
C: İyi iyi.

Cem, ağabeyine çok benziyor
Cem Garipoğlu’nun Moskova’da yaşayan abisi Levent Garipoğlu ile inanılmaz benzerliği dikkat çekiyor. Daha önce Cem Garipoğlu’nun Moskova’da görüldüğü iddia edilmiş, ancak ihbar edilen kişinin aslında Levent Garipoğlu olduğu ortaya çıkmıştı. Cem Garipoğlu’nun bilgisayarında bu benzerliği kanıtlayan fotoğraflar da yeralıyor...


CEM GARİPOĞLU TESLİM OLDU!

Münevver Karabulut'un 197 gündür saklanan katil zanlısı cem  garipoğlu,sabaha karşı iyice düşünülmüş bir planla teslim oldu.


Herşey Cem'e psikolojik bir zemin yaratmak için organize edildi.Cem avukatla buluşmak için
avukatına telefon açtı.Avukat hemen Arif ismindeki dedektifi aradı.Dedektif heyecandan sesi titreyen avukatı sakinleştirdi ve buluşma yerini bildirdi.Cem ile buluşan avukat katil zanlısını teslim etti.

           CEPTEKİ MESAJLARI GÖRÜNCE ÇILDIRDIM!


   Cem garipoğlu,korkunç cinayeti şöyle anlattı:"Mutfakta su alırken,Münevver'in telefonundaki sevgilim,canım gibi mesajları görünce çok öfkelendim.Tartışıp itiştik.Elime geçen meyve bıçağı ile  üç kez karnına vurdum."   

   
"Yere düşüp kımıldamadığı için öldüğünü düşündüm.Bodrumdan bir bavul alıp geldim. İçine sığmadı.Bahçe kapısından çıkıp nalbura gittim.Testere satın alıp koşarak eve geldim.Kafasını testere ile kestim.Vücudunu bavula,kafasını gitar kutusuna yerleştirdim.Duraktan korsan taksi çağırdım."